Otobüs içi ikram diye pek bir şey yoktu…
Kolonya…
Bazı firmalar sakız ikram ederdi yolcuya…
çay
kahve
meşrubat
meyve suyu
kek…
ikramı yoktu…
sadece su vardı…
molalarda otobüs yıkayıcısı
muavinin yardımıyla
boş cam şişeleri doldururdu…
Bir zaman sonra bu şişeler dinlenme tesislerinde önceden doldurulur şişenin ağzına alüminyum kapak basarlardı…
buzdolabı yok idi…
Su şişelerinin konduğu dolap vardı.
şişelerin üstüne de buz koyardı muavin…
Buza yakın su şişesi buz keserken alttaki şişeler ılık kalırdı…
Zamanla naylon poşete girdi sular,
poşet pipetle delinir ve öyle içilirdi
bu arada kesif naylon kokusu
burundan çekilirdi…
Otobüsler gelir gider…
gelen arabalar “… turizm yolcuları
… tesislerine hoş geldiniz
Kaptanınız 20 dakika
çay ve ihtiyaç molası vermiştir
çaylarımız şirkettendir” denir…
Araba stop edilir…
Sarı çizmeli yıkamacı elinde, başına hortum geçirilmiş fırçayla otobüsü sabunlu su ile yıkamaya başlar…
KAHVALTI SERVİSİ
Bazı firmalar yolcu biletine
kahvaltı kuponları koyarlardı.
Firmalar anlaştıkları
dinlenme tesislerinde
molada koçandan kesilen fiş karşılığı kahvaltı verirlerdi…
Yolcu, delikli yerden kestiği fişi garsona verirdi.
Kahvaltıda kibrit kutusu beyaz peynir,
3-5 adet siyah veya yeşil zeytin,
küçük 20 gramlık reçel,
biraz da tereyağ veya margarin…
Bir de, tabii ki çay…TEKNİK ARIZA
Yolculara ikram böyleydi.
Peki,
otobüsçüler teknik arıza durumunda neler yaparlardı?
Mesela jiletle sibop ayarı yaparlardı
Rot ayarını şoförler yapardı
Balans ayarı yoktu o zaman.
Eski otobüsçülerin sohbetlerinden
nakledeyim:
Çekici korduk, lastiği çevirirdik.
Bir tarafta az çıkıntı varsa
bir çekiç…
Bijonu biraz sıkarız…
Bir daha çeviririz lastikleri,
öbür tarafa denk getiririz.
Lastik dönerken çekice sürtmeyecek…
Değmeyecek.
Balans ayarımızı kendimiz yapardık.
Rot ayarını da biz yapardık.
Radyatör delinince
Pul biber atardık radyatörün içine:
kırmızı biber.
Şişip kapatır deliği.
Bir de sakız yapıştırırdık radyatöre.
Ayrıca incir de yapıştırırdık ki
radyatörde donup deliği tıkasın…
İncir, bildiğiniz yemiş.
Mazot deposu delinince kaynatırdık
Kaynak yerinden sızan akaryakıtı engellemek için, tankın içine
iki – üç kilo un döktüğümüz olurdu…
Ekmeklik un, hamurlaşsın diye.
Bijonu sökmek için iyice yağ dökerdik.
Hidrolik yağı
Bijon yumuşardı.
Ama takarken de güzelce kurulamak lazım…
Yoksa yağ bijonu gevşetir.
Hem frende hem debriyajda hidrolik vardı.
Hidrolik boşalınca yolda yedeğimiz yoksa ne yapıyorduk?
Sabunlu su koyardık hidrolik yerine.
Bire bir çözüm olurdu.
Ön cam sileceği yolda bozulunca…
Elma sürerdik cama…
Limon sürerdik,
yağmur tutmasın diye.
O zaman böyle silecek neredeydi
iki yanda ufak motor var.
Gitti geldi, birazcık fazla çalıştı mı
yanardı motor.
Latif Karaali, Ulaştırma Dünyası
18 Nisan 2011, Sayı: 513