Atatürk’ün direktifleriyle
Cumhuriyet kurulmuş.
Türkiye’yi yeniden kurma çabasının başlamasıyla,
Avrupa’dan uzmanlara, eksperlere ihtiyaç duyulur.
Özellikle teknik alanlarda.
Hükümet binaları,
Bakanlıklar inşa ediliyor, ihaleler açılıyor…
Sene 1926…
Bakanlık binalarının su ve kalorifer tesisatlarını yapmak üzere;
Alman Mühendis Bay Franz
Ankara’ya gelir.
Hanımı da eşlik eder.
Ankara’da yaşamaya başlarlar
Ve kızı dünyaya gelir.
Baba Ankara’da çalışmaya devam ederken eşi ve çocukları Almanya’ya döner.
Ancak;
2. Dünya Harbinin başlamasıyla
Anne iki kızıyla Türkiye’ye geri gelir
Ankara’da yaşamaya karar verirler.
Türkiye’nin değişik yerlerinde…
Trabzon Numune Hastanesi,
İstanbul Hilton gibi projelerde mesleğini icra eder.
Bay Franz, Atatürk ile tanışır
Orman Çiftliği’nde,
Atatürk’ün sofrasında bulunma onurunu da yaşar.
BAY ERICH ANKARA’DA…
Sene 1952.
Siemens Şirketi,
TBMM’nin elektrik ihalesini alır.
Bu projenin başına Almanya’dan bir mühendis arar…
Ve bulur.
Genç Mühendis
Bay Erich…
Savaştan çıkmış Almanya’da ekonomi kötü durumda…
Ayrıca proje de ilgisini çeker…
Genç bağımsız
Türkiye Cumhuriyeti’nde çalışmayı kabul eder.
Ankara’ya gelir.
BİR TESADÜF…
1926 senesinde Ankara’ya gelen
Bay Franz ile tanışır.
Ailece görüşürler…
Böylece Bay Erich
Bay Franz’ın Ankara’da doğan kızıyla tanışır…
Birbirlerine ilgi duyarlar…
Evlenirler.
Bu evlilikten de bir erkek evlat doğar
Alman karı-koca çocuğuna
Alman isminin yanında
Türk ismi de verme kararı alır.
“Türkiye’de tanıştık… Seviştik…
Neticede çocuğumuz da burada dünyaya geldi.
O zaman ona hem dedesi
Franz’ın ismini verelim.
Ankara hatırası da Ercan ismini koyalım.”
Nüfus Müdürlüğü’ne müracaat ederler
Müdür, Ercan ismini doğru bulmaz.
Gerekçe Almanlar bu ismi telaffuz edemezler…
Ersan olsun…
Telaffuzu daha rahattır Almanlar için.
Anne baba, müdürü dinler
Ersan’da karar kılınır.
Çünkü Nüfus Müdürü Almanca bilmektedir.
Yukarı da anlattığımız şahsiyet…
Franz Ersan Koller’dir.
ÖNERİLERİNİ GİT UYGULA…
Franz Koller
Almanya’da Mercedes-Benz AG’de İştirakler Müdürlüğünde çalışır.
Bir müddet sonra
Türkiye masasında görev alır.
Otomarsan’la ilgili bazı önerileri yönetimin dikkatini çeker…
Koller, “Yönetim, ‘önerilerini git İstanbul’da sen uygula’ dedi.”
Böylece Türkiye’ye tayin edilir.
Otomarsan’da sekiz yıl çalışır…
Güney Afrika’da,
Finansal Hizmetler Şirketini, yani anlayacağınız Debis’i kurmakla görevlendirilir.
Franz Koller, Afrika Debis’i kurup başarıyla yönetir.
DÖNÜP DOLAŞIP…
3 yıl sonra Koller kendini yine
Kürkçü dükkanında bulur.
Türkiye’de Debis’i kurmakla görevlendirilir.
Yeni adıyla,
Mercedes-Benz Finansal Hizmetler.
Genel Müdürlüğü görevini halen sürdürmektedir.
Ayrıca
Alman Türk Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığını yürütmektedir.
BEŞİKTAŞLI FRANZ…
Otomarsan Muhasebe Müdürü
Franz Koller, bölümünün dolaplarını boyatmak ister.
Ekibini toplar ve sorar:
“Hangi renkte boyayalım?”
Sarı-kırmızı olsun.
Çoğunluk Galatasaraylıdır.
Fenerbahçeliler de sarı-lacivert renkleri ister.
Koller:
“Demokrasi uygulamak istiyorum
Beşiktaşlı var mı diye sordum
Sadece iki kişi Beşiktaşlıydı.
Tamam azınlığa hürmet gösterelim renkler siyah-beyaz olsun ben de Beşiktaşlı olacağım.”
BİR ANI…
Has Otomotiv’in bir davetinde
Koller ile sohbet ederken
Hacı Zeki Kızılkaya bana dönerek,
– Koller budur?
– Evet.
– Eee, Türkçe konuşuyor, Alman değil mi?
– Alman ama annesi Kürt’tür
Bu arada Franz Koller Kürtçe
– Hacı, nasılsın? İşler nasıl? diye sorunca;
Zeki Kızılkaya’nın şaşkınlığı daha da arttığını hatırlıyorum.
MEMLEKETİM…
Koller “İnsan çocukluğunu nerede geçirir ise orayı memleketi kabul eder.
Nerde büyürse memleketi orasıdır…
Bu nedenle, bir anlamda benim memleketim Ankara…”
Koller, renkli bir kişilik…
Ailesinin 3’üncü kuşağını temsil eder Türkiye’de.
Gerçekten bizden biri…
Türk Koller…
Koller Abi,
Aynı zamanda kültürünü korumuş, iyi bir Alman…
Latif Karaali, Ulaştırma Dünyası
14 Şubat 2011, Sayı: 504